12 Kasım 2014 Çarşamba

Çocuğumuzla İletişimde Söylemememiz Gereken Cümleler 1: “Ama Bak Ağlarım Sonra”

Bir çocuğun sağlıklı ruhsal gelişimi için onunla kurulan iletişim çok önemli. Anne-baba ve çocuk arasındaki iletişim doğumdan önceki yaşam evresinde hamilelik döneminde başlar. Yeni doğan bir bebek anne ve babasının sesini tanır ve bu tanıdık, güven veren sese doğru yönelir. Bir ebeveyn içgüdüsel olarak bebeğiyle konuşurken yüksek sesle ve ona dokunarak, tane tane konuşur. Yüzünü, bebeğin kendisini algılayabileceği mesafede onun yüzüne yakın tutar (face-to-face situation) ve onunla evrensel olan melodik bir bebek dilinde (baby talk) iletişim kurar. Intuitive parenting (içgüdüsel ebeveynlik) denilen hassas bir yaklaşımla anne-baba, bebeğini tutarken, onunla konuşurken, bakımını yaparken kısacası onu severken, onun neye ihtiyaç duyduğunu anlamaya çalışarak davranır.

Birçok anne ve babada gözlenen ve bilimsel literatürde intuitive parenting denilen bu yaklaşım zamanla çocuk büyüdükçe ve onunla kurulan iletişimin niteliği değiştikçe körelmeye başlar. Aslında içgüdüsel olarak neyin doğru olduğunu biliyor olmamıza rağmen kimi zaman kendi çocukluk yaşantılarımızın etkisiyle, kimi zaman da toplum içinde sıkça duyduğumuz için bize normalmiş gibi gelen bazı “psikolojik açıdan hatalı cümleler” kurabiliriz çocuğumuzla konuşurken.

Bunlar arasında en sık duyduğum “Ama bak ağlarım, üzülürüm sonra” cümlesi. Örneğin çocuk artık yemeğini bitirsin diye ya da sizinle oynamaya devam etsin diye ya da size öpücük versin diye kullanılan bu “ama bak ağlarım sonra” cümlesi zararsız gibi gözükse de aslında çocuğumuza söylemememiz ve de söylenmesine izin vermememiz gereken bir cümledir. Ya da çocuğumuz ağlamasın diye birilerinin ona “Ama bak ağlama, annen üzülür sonra” demesi gibi.

Hangi durumda olursa olsun bu gibi cümlelerin her söylediğinde çocuğa verdiği mesaj aynıdır: Yaptığın ya da yapmadığın bir şeyden ötürü başkasını üzdüğün için kendini suçlu hisset ve bu suçluluk duygusuyla şimdi senden istenileni yap. Sen küçük bir çocuk olsan da senden büyük insanlar üzülmesin diye onların hissedebilecekleri olumsuz duyguların sorumluluğunu üstlen ve durumu düzelt. Bir nevi yetişkin ve çocuk arasındaki roller değişiyor sanki.

8 Kasım 2014 Cumartesi

Bebeğinizle Birlikte Aynı Odada Uyuyabilirsiniz!

Bebeğinizle birlikte aynı odada uyuduğunuz için, başka bir yazıda (http://www.hurriyetaile.com/yazarlar/goksu-telmac/cocugunuza-askim-demeyin_4961.html) belirtildiği gibi kimsenin ruh sağlığı tehlikeye girmez. Hatta bu sayede ABÖS, yani Ani Bebek Ölümü Sendromu'nu da önlemiş olursunuz. 

Bu alanda Almanya'da ve Amerika'da yapılan tüm bilimsel çalışma sonuçları göstermiştir ki, bebekler ilk bir yılda anne ve babasıyla aynı odada uyumalıdırlar. Mümkünse kendi kayrolarında ve mutlaka sırtüstü. Solunum sistemi daha yeni gelişmekte olan yenidoğan bir bebek için ailesinin düzenli işleyen solunum hareketleri, bebeğin nefes alıp vermesini de olumlu etkiler. Ayrıca yakınlık, yalnız olmadığını hissetmek, büyümekte olan bir çocuğa güven verir... Bu bağlamda doğumdan sonra mümkün olan en kısa sürede bebek ayrı odada yatırılmalıdır önerilerinin bilimsel sonuçlarla hiç bir alakası yoktur. 

Aile yatağı uygulaması Almanya'da ilk 2-3 yıl çok yaygın olan bir uygulamadır. Ve bu yüzden daha hiç bir bilimsel yayında çocukların ruhsal sağlığı olumsuz etkilenmiştir tespitine rastlanmamıştır ya da cinsel rol karmaşası yaşadıklarına...


Anne-babanın sigara içmesi, bebeğin karın üstü uykuya yatırılması ve aşırı sıcak uyku ortamı, ABÖS ile ilgili en büyük risk faktöreleri iken; bebeğin ayrı odada yalnız bırakılmaması ve de sırtüstü uyuma pozisyonu önleyici nedenlerdir.

Çocuğunuza “Aşkım” Deyin, Demeye Devam Edin!

Psikoloji bir bilim dalıdır ve bu bilim dalını okuyup, meslek edinmiş her psikolog, uzman görüşünü bildirirken hangi bilimsel araştırma sonuçlarına dayandığını belirtmelidir ki, okuyucu bunun şahsi bir görüş olmadığı ayrımına varabilirsin.

Çocuğunuza “aşkım” demeyin yazısındaki (http://www.hurriyetaile.com/yazarlar/goksu-telmac/cocugunuza-askim-demeyin_4961.html) önerileri destekleyen hiçbir bilimsel yayın benim bilgim dahilinde değildir. Varsa da paylaşılmalıdır; çünkü ebeveyn ve çocuk arasındaki iletişim bir çocuğun gelişimi için çok önemlidir. Bu yüzden bu konuda yazılan her yazı kritik bir biçimde değerlendirilmelidir.

Hiç şüphesiz, sözcüklere yüklenen anlamla yaşanır o sözcükler. Zaten çocukta ana dilini böyle öğrenir. Kontext içinde ve sesimizin tonuyla, vücudumuzun diliyle ve de durum içinde kullandığımız yere göre her bir sözcüğün taşıdığı anlam çocuğun zihninde kodlanır. Çocuğunuza "aşkım, sevgilim" derken onun sizin için ne kadar değerli olduğunu ve onu tüm kalbinizle sevdiğinizi hissettirerek söylüyorsanız, çocuk da bu anlamlarla yaşar bu sözcükleri.

Uzman yazılarını takip eden birçok bilinçli ve duyarlı ebeveynin dediği gibi çocukların algıları çok güçlüdür ve aşkım kelimesi hem eş'e hem de çocuğa söylendiğinde çocuğun kafası karışmaz ya da kendisini eski sevgilinin yerine konuluyormuş gibi hissetmez, hem de tek bir sözcük yüzünden. İlaveten, dünyanın her yerinde aşkım, sevgilim sözcükleriyle büyüyen milyonlarca ruh sağlığı yerinde çocuk vardır.