Her bebeğin, doğmadan önce yaşadığı
bambaşka bir dünyası vardır. Sınırları belli olan, karanlık, sıcak ve kendini güvende
hissettiği ona ait bir yer. İhtiyaç hissettiği her şeyin, hemen karşılandığı
çok özel bir dünyada yaşar 9 ay 10 gün boyunca. Burada hayatının hiçbir döneminde
olmadığı kadar kısa bir sürede gelişir, ta ki gelişimine devam edeceği yeni
dünyasına doğacağı gün gelene kadar. Her şey yolunda giderse, o günün geldiğine
bile kendisi karar verir ve hayatının ilk yolculuğuna çıkar, anne ve
babasına kavuşmak için…
Eğer yetişkin dünyasının
ihtiyaçlarıyla bakarsak bebeğimize, onun, anne rahminde yaşadığı dünyasının hiç
de kolay olmadığını düşünebiliriz. Ne de olsa 9 ay boyunca dar bir alanda, hareket
imkânı kısıtlı ve karanlık içinde yaşamıştı. Ya da onu daha iyi anlamak için kendimizi onun yerine koyarız
ve içine doğduğu dünyanın yeni yaşam koşullarına alışması için onu kucağımıza
alırız, tenimizin sıcaklığıyla, hatırladığı anne kokusuyla ve sesimizin
şefkatiyle sararız, yeni sınırlar çizeriz ona kendisini boşlukta hissetmemesi
için… Daha önceki yaşamından getirdiği alışkanlıklarını gözeterek, onun yeni dâhil
olduğu dünyasına yumuşak bir geçiş yapması için uğraşırız.