22 Haziran 2014 Pazar

Psikolojik Açıdan Hamilelik

Gebelik ve Psikolojik Değişimler

Hamilelik, bir kadının hayatta başına gelebilecek belki de en önemli ve anlamlı yaşam olaylarından biridir.

Bu dönem boyunca anne adayı sadece fiziksel ve biyolojik bir takım değişimlerden geçmez; aynı zamanda bireysel, sosyal ve mesleki alanlarda da yaşadığı birçok değişimle baş etmeye çalışır. Hayatın her alanında hızlıca vuku bulan tüm bu değişikliklere anne adayının psikolojik olarak uyum sağlaması gerekir.

Bilimsel literatürde hamilelik süreci, ölüm, boşanma, evlilik, doğum gibi objektif stres yaşantılarından biri olarak kabul edilir ve bir insanın hayatta yaşayabileceği en “kritik yaşam olaylarından” (life events, major changes) biri olarak değerlendirilir (Filipp, 1995; Lazarus & Folkman, 1984).  

Bir birey olarak kadınlıktan anneliğe geçiş sürecinde yaşanan değişimlere adapte olmak, hem fiziksel hem de psikososyal streslerle baş etmeye çalışmak hiç de kolay değildir. Bu durum planlı ya da arzu edilen hamilelikler için de geçerlidir. Hamilelikle birlikte anne adayının hayata bakış açısı ve yaşam tarzı yavaş yavaş değişmeye başlar. Çünkü artık sadece kendisinin değil aynı zamanda içinde ona bağımlı olarak gelişen yavrusunun da tüm sorumluluğunu üzerinde taşır…

Baba adayları için de ayrıca zorlayıcı bir uyum süreci söz konusudur. Onu bekleyen babalık rolüne hazırlanırken bir erkek, koruması gereken ailesiyle ilgili içinde oluşan yeni sorumluluk duygusuyla tanışır ilk defa...

Hem bir kadın hem de bir erkek için hayat bir daha iki kişilik “çift hayatından” ibaret olmayacaktır. Bugüne kadar yaşanan bireysel özgürlükler hamilelikle birlikte yavaş yavaş sınırlanmaya başlar ve doğumla birlikte doruk noktasına ulaşır. Artık sadece kendin için değil; senin bir parçan olan bebeğin için de “gönüllü” uykusuz kalmaya, onun için var olmaya, kısaca bir birey olarak özgürce yaptığın ne varsa ara vermeye hazırsındır.

Psikolojik açıdan bakınca, hamilelikle birlikte başlayan aile hayatına geçiş süreci çok büyük sorumluluklarla ve de fedakârlıklarla doludur. Bebeğine kavuşmanın heyecanını duyan bir çift aynı zamanda gelecek kaygıları ve korkuları da taşıyabilir. Bu noktada aile hayatına hazırlanan anne ve baba adayları hamilelik boyunca yaşayabilecekleri duygusal dalgalanmaların farkına varabilmeli ve bunları yok saymadan yaşadıkları stres hakkında birbirleriyle açıkça konuşabilmelidirler.

Çünkü çiftlerin birbirlerinden ve de yakın çevrelerinden alacakları destek bir sonraki kritik yaşam olayına; yani “doğuma” hazırlanmalarında en etkili yoldur. 

Kaynakça:


Filipp, S. H. (1995). Kritische Lebensereignisse. Psychologie Verlags-Union, Weinheim
Lazarus, R. S., & Folkman, S. (1984). Stress, appraisal, and coping. New York: Springer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder